16 Kasım 2019 Cumartesi

Bu aralar kafam kazan gibi. Toparlayamıyorum, binbir düşünce gelip geçiyor sürekli, durduramıyorum. Blogun başlığında bu yüzden fikir uçuşmalarım yazıyor ya zaten! Hastalığımda uzun zamandır dalgalanma olmuyordu. Olsa bile ilaçları değiştirmeye gerek kalmadan kontrol edebiliyordum. Hatta geçenlerde doktorumla, belki de ilaçları tamamen olmasa da büyük çoğunluğunu bırakabileceğimi konuşmuştuk. Ama  belki mevsim geçişinden, belki yaşadıklarımdan, belki hepsi etkiledi bilemiyorum, şu an bir geçiş dönemi yaşıyorum. İlaçlarımın dozu arttı ve yeni ilaç eklendi. Tabii kafamın bi dünya olmasında ilaçların payı da az değil. O geçiş dönemlerinde hissettiğim, iç sıkılmaları, hiçbir yere sığamamalar, ortamların basması, daralma hissi ... nasıl tarif etsem bilemiyorum.. buna eşlik eden sinir ve öfke patlamaları. Neyse ki çevremde beni ben olduğum için seven insanların varlığı bu konuda beni rahatlatıyor. Beni her koşulda seveceklerini biliyorum.
Duygu durumum böyleyken ben de kendimi işime verdim. En azından bana iyi gelen birşey var, üretmek. Saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorum. Fonda çalan güzel hafif müzikler eşliğinde, ellerim nakış işlerken, beynim de hiç durmadan konuşuyor.. artık bir çözüm bulmak ya da neden aramak için değil. Başka şeyler düşünüyorum. Mesela geçmişi. Çerçevelerdeki eski fotoğraflara gözüm takılıyor. "Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak", geleceği düşünüyorum "Bundan sonra beni neler bekliyor? Hayat karşıma neler çıkaracak? " gibi şeyler.
Bir de bugün şöyle birşey oldu. Çakıl'ı okşarken bir anda ağzımdan "hoşuna mı gittii?" Diye bi cümle çıktı. Ve beni o ortamdan alıp geçmişteki bir hatıraya götürdü. Meğer ne zamandır hiç düşünmemişim bunu diye şaşırdım kendime. Gülen yüzlerimiz ne de çabuk soldu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder