26 Ocak 2013 Cumartesi

ADA

ADA'nın en şanslı insanı olarak, panaromik deniz manzaralı odamdan, pencemin önünde ayaklarımı sehpaya uzatmış, kucağımda laptop, yazıyorum bu yazıyı. Hiç bakmıyorum geriye, ne yazmışım diye. O yüzden devrik cümleler falan olursa takılmayın. Bugün sadece klavyeye bakıyorum. He tabi bir de arada derin bir nefes alıp denize. Keyfime diyecek yok bugün. Kıskanılası bir durumdayım zira. Kim şu an benim yerimde olmak istemez ki!
Bu martılar da hiç durmadan uçuyor arkadaş! Anlam veremiyorum. Bir durun lan! Başımı döndürüyorlar.
Neyse, dedim ya keyfim pek yerinde bugün, iyi ki gelmişim ADA'ya, sevdiğim yanımda, özlemişim. Hep arkamda olacak, biliyorum, bu da benim istediğim. Onun o erkekliğine kara çaldırmadan çocuklaşan, masumlaşan halleri yok mu! Bir bebek gibi bakım isteyen, ama bir yandan da bunu çaktırmamaya çalışarak yapan. Tam bir Türk erkeği. Öyle Avrupalılara falan benzemez. Arkasında duracağı birini ister benim sevgilim.
Ah nasıl da mutluyum, nazar değmesin. Kıskanılacak haldeyim. Misal bu akşam büyük ihtimalle, durmadan eski 45'likler çalan, ter tarafında plaklar asılı, Ege'li bir amcanın lokantasında rakı balık ziyafeti var. Kimse davetli değil, kusura bakmayın. ADA'ya gelince insanın bir içesi, sarhoş olup aylak aylak dolanası geliyor sahilde, akşamları tüm balıkçı lokantalarında rakı sofraları kurulduğundan mıdır bilmem.
Bu ADA halkı da pek sakin, huzurlu. Kimsenin acelesi yok burada, vapur kalkışları hariç tabii. Kimse bisikletini hızlı sürmüyor, yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara yaşıyor hayatını. Herkes birbirine selam veriyor, kimsenin kimseyle bir derdi yok sanki. Kış boyunca pek iş yapamayan esnaf bile dahil buna, hep güler yüzlü, sakin.
İnsanların huzuru size de geçiyor ister istemez. Umursamaz bir hal alıyorsunuz. Ders mi ödev mi? Zaten hepsi tıkır tıkır yapılıyor burada, böyle şirin bir otelde, böyle bir manzara karşısında, insan nasıl olur da sıkılır ki çalışmaktan. Bıraksalar günlerce buradan hiç kalkmadan çalışabilirim!
Karşımda İstanbul varmış, kimin umrunda! ADA'dayım ben ADA'da, başka bir ülkedeyim sanki! İstanbul değil burası, olamaz. Her bakımdan o kadar farklı ki! Burada başka bir düzen var. Ve herşey o kadar tıkırında ki!
Ayak tırnaklarımdan saç derime kadar ailemleyim şu anda. Onun yanında, nerede olursam olayım, evimdeyim. Ve insan bir tek evindeyken bu kadar huzurlu olabiliyor, tüm dertler puf diye evrene saçılıveriyor bir anda. Buna anlam vermek zor, sanki şimdi sırtımda değil hepsi, ama onun sırtına da yüklemedim, biliyorum, paylaşmadık da! Sadece dağılıveriyor işte bir anda, bir arada olunca. Bu bir lütuf değilse nedir?
Şuradaki direğin üstünde duran martı, adeta bir rüzgar gülü gibi, rüzgarın hareketiyle kuyruğu bir o yana bir bu yana salınıyor. İşte o martı kadar umursamaz bir haldeyim şu anda, o martı kadar sakin, onun kadar kararlı.
Aynı frekansı tutturabildiğim birinin yanındayım, biraz o alçalıp yükseldi biraz ben, sonunda bir noka bulduk, sevdik o noktayı, benimsedik. İşte tam orada duruyoruz şimdi...Gamsız...Kedersiz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder