2 Ocak 2013 Çarşamba

Mani kafası

Dünden başlandı hazırlıklar yapılmaya, poğaçalar, kurabiyeler, yanına ıvır zıvırlar, anne nolur birkaç çeşit daha yapalım, yapmaya doyamıyorum, ama zaten yeteri kadar çok çeşit var, izin yok! Ertesi gün ısrarlara devam, sabah temizlik yapan ben, hiç yorulmamış, akşam nolur poğaça yapıyım, kurabiye iyi olmadı yeni baştan yapıyım, simiti de, yanına da bir şeyler daha yapıyım, nolur anne, nolur, hayır kızım kim yicek o kadar şeyi? Offf, ben de çorba yaparım o zaman, en zahmetlisinden, hehehheehe, buna kimse hayır diyemez, zafer benimm. Bulaşıklar tamam mı? -Tamam. Daha önceden atlanan detaylar? -Şimdi hepsi tamam efendim.
Kitaplar alındı mı? -Evet.
Defterler? - Evet.
Dersler de boşlandı? -Tabii kiii...
Enerji patlamaları da tamam.  - Yep.
Alışveriş çılgınlığı? -Gayet yerinde.
İştahta artma? -Fazlasıyla.
Kafa güzel? - E yani, haliyle tabi.
Yorulmak da yok. - Yoook, olur mu hiç.
Dur durak da yoktur şimdi. - Yoktur efenim.
Güzeeeel. Senin kafa yine gitmiş hacı. Al ilacını, bas frene, otur yerine acık. - Peki efendim.
Ne? Biri proje mi dedi. Amaaan boşşver yaa, kim takar projeyi, yazarız iki günde biter ne kascaz yeaa...

Böyle mi oluyormuş? Bilincinde olup da mantıklı davranamamak. Espriler, gülmeceler, falan... Havaya saçılan anlamsız gülücükler, hiç tiksinmeden hem de. Doktorun yanına salak salak gülümseyerek mi giricem? Şu ilaçları al dediğinde, oluuur mu dicem suratımdaki deli gülümsemesiyle. Böyle mi oluyormuş? Bi dakka bi dakka, kafamı toparlayamıyorum, netleştirmem gerek. Hastalığın bilincindeyken ilk defa karşılaşıyoruz kendisiyle, öncekinde bilmeden karşılaşmıştık, farklıydı, kendimi bırakmıştım kollarına bu anlamsız mutluluğun. Şimdi biliyorum. Bunun bir gün olacağını da biliyordum (aslında bilmiyormuşum, şimdi anlıyorum). Ama hiçbir zaman doktor frene bas dediğinde, bu denli anlamamıştım ne demek istediğini. Hasta olmadan nasıl bu kadar iyi anlayabiliyorlar doktorlar beni? Bu imkansız. Sanki, sanki daha önce bunu yaşayan ben değilmişcesine unutmuştum nasıl olduğunu, belki de bilmeden yaşadığımdandır öncekini. Bilemiyorum. Unuttuğun bir şeyi hatırlamak gibi sanki şu an yaşadığım. Zihnim aydınlanıyor, sabah olmuş, ama güneş henüz doğmamış, daha erken. Sabahın en güzel vakti, o serin nefesi, o kokusu, sessizliği, huzuru, o yalnızken mutlu olabilme hissini vermesiyle, sabahın en güzel vakti. Uzun zamandır ilk defa uyumak istemiyorum. Gözlerimi kapatsam sanki gecenin bu sessiz saatlerinin güzelliğini kaçırmış olucam. Hayır, hayır. Uyumamalıyım bu gece. Bu düşünceleri kaçırmamalıyım. Hepsini, hepsini yazmalıyım. Beni anlayan birileri okumalı bu satırları. Ama anlam veremeyip, yazık bu kıza, bir şeyler yapmalı diyecek olanlar değil. Şu an öyle eminim ki, bunu yaşamamış olan biri asla anlayamaz bu satırları, yüzeysel görür yazılanları. Oysa ben öylesine derinden hissediyorum ki her kelimesini.

Sıra geldi yapılacaklara. Her zamanki gibi kendine emirler verme bölümüne geldi sıra. 1-Deli deli olma. 2-Doktorun yanında hiç gülme. 3- Başkalarının yanında da hiç gülme. Bırak seni normal sansınlar. 4- Adam gibi otur dersini çalış. 5- Doktorun bir gün bunu yaşayacağını öngörerek önceden vermiş olduğu talimatları düşün ve derhal uygulamaya koy.
Bir gece hakkın vardı kapılıp gitmeye yasemin. Çünkü yine ilk andan itibaren farkına varamamıştın. Farkına varman için zaman tanındı sana. Farkına vardıktan sonra da düşünmen için. Şimdi o süre bitti, normal olmasan da, normal olmaya çalışma vaktin geldi. Üç, iki, bir. Başla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder